28 Şubat 2012 Salı

Yazamamak

Her gün yazan adam yazamadığı gün ne yapar bilir misiniz?Dönüp birşey ler eveler, geveler ama ortaya birşey çıkmayınca yenilgiyi kabul edip kenara çekilir.Aklına bir daha hiç yazamayacağın fikri takılır, panikler.Nasıl yazıyordum, ne yazıyordum hepsi boş sualdir artık.Mesele uzun zamandır çevresini gören gözle izlemeyi bırakan, yeni bilgilere ulaşamayan yazar yazmaktan kopar.
Zordur yazamadığını kabullenmek, ama çarşı, pazar yerine alışveriş merkezlerinin markalı restoranlarına gitmeye başlayınca geri dönmek de zordur!Canın hiç istemez karda yük taşıyan hamalın ağız kokusunu çekmeyi.Sigara kokan o kahvede demli çay içmek artık ilgi alanında değildir.
Yazacak başka birşey ler de bulunabilir, elbette vardır başkaca konular var olmasına da, sizin yazmak istediğiniz kendi gerçeğinizden uzaklaştıkça yol erken biter.

15 Şubat 2012 Çarşamba

Oyunlardan Oyun Beğen

Bakın bir MİT sorunu ortaya çıktı hemen her köşe yazarı yazıp döktü ortaya ki ülkemiz içinde perde arkasından yürütmeyi yönlendirmeye çalışan bir çok ülke ve gizli örgütü varmış.Bir de ülke içinde olan ve olmayan cemaatların marifetlerinden dem vuruluyor.Onlar da ellerini bu işlere pek derinden sokmuşlar ve hamuru kıvamına getirmek için karıştırmaya yardım ediyorlarmış.

Bu devlet be siyasi irade bukadar aciz midir?Olup biteni anlayamamışmıdır?Yoksa daha kötüsü bir başkalarının iddia ettiği gibi farklı bir gündem mi vardır sümenin altında?Okumayı bilen, okuduğunu doğru anlayan herkez görev başına, vatan tehdit altındadır.Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kırmızı çizgileri İsrail ve ABD'den dahamı az kıymetlidir?Bu nedenlemi göz ardı edilerek biri açık biri posta bürünmüş müttefik adlı zorbaların kırmızı çizgilerini takip ediyoruz.

Bu topraklarda çok ülkenin, çok halkın gözü vardır.Durumuna dahi bakmadan halen taleplerini israrla yenileyen bunca düşmanca niyetli ülke ve halk çevremizdeyken bu neyin aymazlığıdır?Çanakkale kazanıldı ama vatan işgalden kurtulamadı hatırlarsanız.Kurtuluş savaşı kazanıldı ama Lozan ile uluslar arası kabulü sağlandı.Dengeler bozulunca BM'nin kararları ülkelerin işgaline nasıl kapı açıyor Libya'da, Irak'da gördük yakında Suriye'de de göreceğiz.Bu duruma düşmemiz çok zor yada imkansız değil.Esed'i takip edin bakın ne yapabilecek.Başa gelirse başına gelen de ondan fazlasını yapamaz; bilginiz olsun...!

9 Şubat 2012 Perşembe

Devlet Nasıl Yönetilmez

Bir çoğumuz yabancı basını kendi dilinden yada çeviri yolu ile takip edebiliyoruz.Ülkemizle ilgili birçok habere de rastlamak mümkün elbette.Dış politikamız çokça eleştiriliyor.Ama her nedense bu Suriye ile ilgili fena halde destekleniyoruz; biraz da olayların içine itiliyoruz diyelim biz ona.İran konusun da ise fazla yakın temas içinde olmamız Atlantik ötesini huzursuz ediyor.Ama iç meselelerle ilgi kaotik durumdan o kadar hoşnut ve memnunlar ki anlatmakla bitmez.

Öyle ya sen kendi ordunu yerlerde süründürürsen, bir de bunu kendi emniyet gücün aracılığı ile yapar ve onları üvey kardeşe dönüştürürsen, bundan iyisi olurmu zayıf devlet için.Üstelik bir de yargın burum karşısında objektifliğini yitirmeye başlamış ise üzerine para verseler yaratılamayacak durum kendiliğinden ortaya çıkmış olur.

Ah benim güzel vatandaşım deyip sırtını da sıvazladın mı halk anlamadığı konular için alkış tutmaya devam eder.Sen de yeni dünya düzeninde orada yer alacağız burada olacağız diye hem kendini hemde bu güzel yurdun insanlarını suistimal etmiş olursun.Deniz den öte su yok, bütün nehirlerde denize akar, yol da biter su da biter ama izi kalır.

7 Şubat 2012 Salı

Sıkıntı

Hava yağışlı ve kasvetli, bir de soğuk ki sorma gitsin.Bu kadar benzemez bir araya gelince insanı sıkıntı basar değil mi?Ufuklara baksan gri siyah bir bulut öbeği, gökyüzüne baksan başından aşağıya dökülürcesine yağan bir yağmur.Neye elini atsan bir isteksizlik, bir  'şimdi değil' ruh hali.İşte size sıkıntı.Evet bakın ne güzel bir sıkıntınız olu verdi değilmi?
Haydi bakalım aşın bunu, giderin sıkıntınızı!Nasıl mı? Aa ben orasını bilemem herkes kendi sıkıntısı ile muhatap olacak.Kendi kendinize çözeceksiniz, gidereceksiniz sıkıntınızı!Öyle başkasının el atması ile, akıl vermesi ile yoluna girmez bu konular.Uğraşacak, savaşacak insan ister sıkıntı.Sorgulamak ister, siyah beyaz filimler gibi ileri geri sarıp izlemek gerekir.Bir polis müfettişi edası ile çalışmayı ister.
Kısacası sıkıntı dediğin bir fenomen,çöz bakalım çözebilirsen!

6 Şubat 2012 Pazartesi

Duvarlar ve Pencereler

Yapacak herhangi bir işiniz yok ise, yani gidecek bir yeriniz yoksa demek istiyorum.İnsanı bir telaştır alır.Kendini sorgular durur ne yapayım, nasıl zaman geçireyim diyerek.Klasik yol olan bir hava alayım, gazete filan alıp dönerim fikri bir süre sonra cazibesini yitirir.Spor yapayım, koşayım, bisiklete bineyim, daha aklıma gelmeyen birçok etkinlik.Ama bunların her biri zaman içerisinde gölgelenir.Geriye ne kalır diye bakayım dedim, bugün kendime bunu iş edinmeyi seçtim.

Aslında okumak, okudukca okuduğunu araştırıp doğruluğunu belgelemek çok ciddi bir uğraş olabiliyor.Okuyup geçmeden, sorgulamaya tabi tutmak farkındalığı, derinlemesine bilgiyi besliyor.Böylece bir duvarı inşaa eder gibi tuğlaları dizmeye başlıyorsunuz.Yalnız duvarı örerken harç kullanmadan dizilen duvar kısa süre sonra yıkılıyor.Bu nedenle bağlayıcı olarak konuların devamlılığını kullanmalısınız.Bu yöntem duvarınızı sağlam kıldığı gibi ona bir işlev de kazandırıyor.Duvar bittiğinde sizinde anlatacak bir duvarınız oluyor.Bu aslında bir bilgi duvarı; zahmetli örüldüğü için onu savunmak da israrlı oluyorsunuz.Çünkü derinlemesine araştırdınız ve sağlam temellere oturttunuz.Bazan fikri-sabit olmak iyidir biliyormusunuz?Sağlam fikirler kolay yollardan elde edilmez .

Peki nasıl yenileyeceğiz kendimizi bu fikir duvarları arasında kalınca, demek istiyorum ki bu duvarlar bitince ortaya çıkan odanın ortasında kalırsak, olaki duvarı örerken dışarıda durmayı göz ardı etmiş isek bu odanın içinden iskeleler kurup duvarı bitirince, içeride kalınca ne yaparız?Dışarıya nasıl çıkarız?İnanın bana bir çok insan yaşamının büyük bölümünü işte bu ördüğü duvarların arkasına geçmek için mücadele vererek geçiriyor.

Oysaki hiçbirşey için geç kalınmamıştır hayatta, herşeye zaman yeter.Siz yeterki duvarların içine pencereler, kapılar açmaya cesaret edin.Yeni bir mekan üstelik açık bir mekan sizleri dışarıda bekliyor.Gerekli olan sadece cesaret, o da herkezde var!


5 Şubat 2012 Pazar

Tarih Tekerrür Eder

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın üstünde kara bulutlar dolaşıyordu.İki partiyi meclis bir türlü hazmedememişti.Muhalefet partisi Ali Fuat Cebesoy'un anılarında yer alan ilginç bir bilgiden Latife'nin o günlerde siyasi planda etkin bir kimlik sergilediği anlaşılıyor.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılmadan kısa bir süre önce Halk Fırkası'nın İstanbul kongresi toplanmıştı.Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'u boykot ettiği yıllardı,ama Halk Fırkası'nın kongresine Latife katılmıştı.Muhtemelen Mustafa Kemal Paşa'nın isteği üZerine gelmiş olmalı.
Ali Fuat Paşa bu kongrede konuşulanları anlatırken şöyle diyor;
'' Bu kongrede Baş Mutemet Refik İsmail Bey, Terakkiperver Fırka'nın bir irtica fırkası olduğundan uzun uzadıya bahsetmiş, bunu da yeter görmeyerek isyana katılmak suretiyle memlekete ihanet ettiğini, bu fırkanın yakında kapatılacağını pervasızca söylemişti.Aynı kongrede Latife Hanımefendi de (Gazi'nin Refikaları) Refik İsmal Bey'e şu cevabı vermişti:''Türk vatanının necatı, Türk vatandaşlarının çelikten yekpare bir medeniyet kütlesi teşkil etmeleriyle kaimdir  ''

Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası 3 Haziran 1925'te yasaklandı.(Yargı bir yıl sonra İzmir suikastının ardından üyelerin peşine düşecek, kimi yurt dışına kaçacak, kimi yargılanıp serbest bırakılacak kimi de idam edilecekti.Kazım Karabekir ile Ali Fuat Cebesoy idamdan döndü, Rauf Orbay, Adnan ve Halide (Adıvar) ise yurt dışına çıkmışlardı.)
Şeyh Said davasına bakan Şark İstiklala Mahkemesi, aynı günlerde ayaklanamayı dolaylı olarak kışkırttıkları iddiasıyla İstanbul basınının önemli ismlerini tutukladı. (Latife / İpek Çalışlar Sayfa 319-320)

Sömestre Tatili

Öğrencilerin, Anne ve Babaların, biraz nefes alabilmek için heyecanla beklediği tatildir sömestre tatili.Çocuklar derslerden bunalmış, ebeveynler onların ardından koşmakdan usanmış durumdadır ki tatil çıka geir.Aman aman ne büyük bir ferahlama, dersler yetişmeyecek, akşam erken yatılmayacak, misafirlikler ertelenmeyecektir bu kısa dönemde.

Ailece sinema, konser, tiyatro ve tabi aile büyüklerine yapılacak ziyaretler.Yağmur da, kar da sevilir bu dönem de.Çünkü her ikisi de bahaneleri ile beraber gelir.Yağmur varsa sinama için uygun bir durum var demektir.Kar varsa bahçeye çıkıp kar'ı kutlamanın zamanı gelmiş demektir.Ev yine o okul öncesi döneme döner, aile yine bir araya gelir bu dönem de.Erken yatan çocuklar anne ve babayı görme fırsatını bulurlar.Büyük anne ve büyük baba da yatıya kalınır.Dede ve annane de sırasını bekler tabi, kıymetli misafirleri için.

Biraz da ebeveynleri ayrı çocuklar için neşeli bir dönem demektir sömestre.Onlarda babayı yada anneyi birazdaha yakından ve zaman sınırı olmadan tanımak ve yakınlaşmak imkanı bulurlar.Beraber yenilen bir akşam yemeği, birlikte çıkılan bir alış veriş veya hoşça bir filim; çokça soğukluğu aradan kaldırmaya sebeb olabilir.

Bu güzel günlerin tadını çıkartmak lazım.İşlerin akışını bozmadan eve ve çocuklara zaman ayırıp bu sömestre tatilinin tadının çıkartmayı ihmal etmeyelim.Kendi tatillerimiz kadar olmasa da bunlardan da hoşnut olabiliriz.Hepinize mutlu sömestre tatilleri.


Bu gün deneme yapmaya karar verdim.Önce blog'umu oluşturdum; ayarları inceleyip nasıl ayarlamam gerektiğine karar verdim.Şimdi ilk yayını yapmayı deneyeceğim!