22 Eylül 2012 Cumartesi

Yaşam Hakkı Anayasal Güvence Altındadır

Yaşam Hakkının Devlet Güvencesinde Olması;

Evet bugün anayasal hak olarak güvenlik içerisinde yaşama hakkına değinmek istiyorum.Devlet sınırları içerisinde her vatandaşını güven içerisinde ikame ettirmek ve iş yapmasını sağlamakla görevlidir.
Gelin görün ki nerede ise 80 yılı aşmış Cumhuriyetimiz bunca yıl içerisinde ve defaatla tekrar eden olaylar karşısında özellikle Güneydoğu Anadolu da tarihten de gelen sebeplerin etkisi ile güvenliği sağlayamıyor.Dün toprak ağalarının ve eşkıyanın baskı ve şiddetinden son otuz yıldır da Marksist Leninist olduğunu iddia eden (Kendi iddiaları ) Kürt Şovenizmi yapan örgütten koruyamıyor.
Bu durum süreklilik arz edince bölge insanının varlıklı ve yaşam gerçeğini anlamış olanları batı illerine göçerek aileleri ve kendileri için başka bir gelecek kurmaya yöneldiler.Geride kalanlar ise şiddet ve korku ile yıllar içerisinde yaşama ve ticaret yapma haklarını koruyabilmek adına olan bitene ses çıkartmadılar.Bölgenin ''Ben anlamam Devlet anlar'' Mantalite sine uygun bir şekilde Devletten çözüm beklediler.Devlet gecikmeye başlayınca taraf olma , destek olma ve içinde olma süreci hızlandı.
Güneydoğu Anadolu'nun bir çok kentinden göçler yaşanınca kırsal bölgede yaşayanlar kentlere akın etti.Bu insanlarımız zaten kendilerine verilmeyen verilemeyen eğitimsizlikle boğuşmaktaydı.Devleti ve Teröristi ancak 'Devlet yakalarsa hapse atar ama Terörist yakalarsa öldürür' düz mantığı ile seçimlerini yapmaya başladılar.Dağa kadro vermekten dahi çekinmediler.Gelen cenazeler ''Gerilla'' adı ile defnedildi.Halen de defnediliyor.
Sol görüşlü şehir kökenli bölge insanlarımız ise terör örgütünün 'Marksist Leninistiz' söylemine inandılar yada inanmak istediler.Onlarda Devletten uzaklaştılar ve ortaya bir siyasi partiye zemin oluşturacak oy potansiyeli yaratıldı.Söz konusu parti bu altyapıya Terör örgütünün dayatmaları ile birlikte ayrılıkçı, özerk yapı ve ekonomik bağımsızlık, yerel yönetimlerin kuvvetlendirilmesi gibi isteklerle ortaya çıkmaya başladılar.Güvenlikten uzak, istikrarsız bir bölge bu isteklerin ve amaçların hayata geçmesi için ideal bir ortam yaratmaktadır.Kullanmasını bilen iç ayrışmacılar ile bunu destekleyerek ülkemizin refahına göz diken dış emperyalist güçler bu fırsatı değerlendirdiler ve devam ediyorlar.
Bunca hükümet gelip geçti, devlette devamlılık esastır.Ne oldu da bu akıl durgunluğu devlete sirayet etti.Devlet zaman zaman başardığı ve bölgeyi yaşanabilir ve yatırım yapılabilir kıldığı dönemlerin hiç mi kaydını tutmadı.Neler doğru sonuç veriyor neler yanlış sonuca gidiyor bir kenara not etmedi mi.Bölgeye gönderilen sivil ve askeri idarecilerde deneyim, tecrübe ve liyakat gerçekten arandı mı.Arandı ise Gaffar Okan, Osman Pamukoğlu gibi idareciler neden orada değiller.
Bakınız arkadaşlar bölge güvenli hale gelmeden, bölge insanı devlete güvenmez.Güvenli hale gelen bölgeye eğitim, sağlık ve sosyal politikalar öncelikle gitmeli.Güven altına alınmış bölgede yatırım ve istihdam arttırılmalı.Ama biz şuanda şantiyelerimizi koruyamayan bir yapı ile karşı karşıyayken, dağı ovayı kendine mesken etmiş silahlı teröriste nasıl karı duracağız.Askerin karakolu,üssü, polisin karakolu lojmanı, savcının evi korunamıyor.Sıra hükümet konaklarına gelince ne olacak.
Güvenlik her ne şartta olursa olsun sağlanmaz ise sonuçları Irak'da görüldü Suriye'de ise yaşanıyor.Bu devlet Kürt sorunu nu çözebilmek için öncelikle güvenli yaşam şartlarını sağlayarak insanların özgür iradeleri ile fikir ve kararlarını beyan edebilme ortamını yaratmalıdır.O zaman gerçekte kaç kişi ayrılmak istiyor, kaçı dağda yaşamak istiyor ve büyük çoğunluğun Devletin ve ulusun hak ve imkanlarından yararlanmak istiyor ortaya çıkacaktır.Biz şu anda bölgede tarafsız ve etki altına girmemiş vatandaşların oy vermesini dahi sağlayamıyoruz.Bu gerçekleri bilelim ve bunların üzerinden tartışmamıza devam edelim istedim.
Saygı ve sevgilerimle;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder